Feminist Uluslararası İlişkiler Teorisi PDF indir

Feminist ülkeler arası ilişkiler teorisinin temel katkılarından biri, cinsiyetin ırk, sınıf ve cinsellik gibi diğer etkenlerle kesişimselliğine odaklanmasıdır. Feministler, kadınların çatışma, barış inşası ve kalkınma tecrübelerinin yalnızca cinsiyetleriyle değil, bunun yanı sıra sosyal, ekonomik ve politik bağlamlarıyla da şekillendiğini savunurlar. Feministler, kesişimsel analizi ülkeler arası ilişkiler teorisine dahil ederek, kadınların dünyanın farklı bölgelerinde karşı karşıya geldiğı çoklu ve örtüşen ayrımcılık ve baskı şekillerini vurgulamaya çalışırlar.

Bunun yanı sıra, feminist ülkeler arası ilişkiler teorisi, küresel politikada geleneksel güç ve güvenlik kavramlarına meydan okur. Uluslararası ilişkilere yönelik geleneksel yaklaşımlar askeri güce ve jeopolitik etkiye öncelik verme eğilimindeyken, feministler insan hakları, ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirliği kapsayan daha kapsamlı bir güvenlik anlayışı savunurlar. Feministler, güvenliği daha kapsayıcı ve bütünsel terimlerle yeniden tanımlayarak, daha adil ve barışçıl bir dünya düzenini teşvik etmeyi amaçlar.

Bunun yanı sıra feminist ülkeler arası ilişkiler teorisi, yönetişimin her kademesinde kadınların karar alma süreçlerine katılımının ve temsil edilmesinin önemini vurgulamaktadır. Araştırmalar, kadınların barış müzakerelerine, çatışma çözme mekanizmalarına ve çatışma sonrası yeniden yapılanma çabalarına dahil edildiğinde, kalıcı barış ve istikrara ulaşma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Feministler, ülkeler arası ilişkilerde daha fazla kadın önderliğini ve güçlendirmeyi savunarak, küresel siyasette eşitsizliği ve şiddeti sürdüren ataerkil yapılara meydan okumaya çalışırlar.

Dahası, feminist ülkeler arası ilişkiler teorisi, ana akım ülkeler arası ilişkiler teorilerinin doğasında bulunan erkeksi varsayımları ve önyargıları eleştirir. Geleneksel bakış açıları genelde savaşı, diplomasiyi ve gücü doğası gereği erkek alanlar olarak tasvir ederek saldırganlık, rekabet ve tahakküm klişelerini pekiştirir. Feministler, bu cinsiyetçi normların yalnızca kadınların seslerini ve tecrübelerini marjinalleştirmekle yetinmeyip, bunun yanı sıra ülkeler arası ilişkilerde bir şiddet ve çatışma kültürünü de sürdürdüğünü savunurlar.